Nasıl ki antik çağda maddenin dört ögeden (su,hava,ateş ve toprak) oluştuğu sanılıyorsa gıdalar da başlangıçta dört öge(su, karbonhidrat, protein ve yağ) ile tanımlanıyordu. Oysa günümüzde gıdaların onbinlerce bileşenden oluştuğu biliniyor. Fakat bu 4 öge tanımlama kriteri olarak önemini koruyor.
Gıdalardaki miktarı fazla olduğu için bunlara makro bileşendeniliyor.Ancak bir gıda bileşeninin önemi miktarı ile orantılı değildir. Miktarı çok düşük ama etkisi çok büyük gıda bileşenleri de vardır. Vitamin, mineral, fenolik gibi. Bunlara da mikro bileşenadı veriliyor ve sayıları oldukça fazla. Bu nedenle gıdaları önce makro bileşen açısından tanımak gerekiyor.
Makro gıda bileşenlerinin başında sugeliyor. Fakat gıdanın su içeriği çoğu kez gözardı ediliyor. Yaşamsal bir sıvı olan suyun günde 2-3 litre tüketilmesi gerekiyor. Ve bunun yaklaşık yarısı gıdanın içerdiğ sudan karşılanıyor.
Suyun diğer makro bileşenlerden en önemli farkı enerji kaynağı olmamasıdır. Bundan dolayı bir gıdanın su oranı ne kadar yüksekse enerji değeri o kadar düşüktür. Su ayrıca gıdaların bozulma hızını belirleyen faktörlerden biridir. Su oranı yüksek gıdaların bozulması daha kolay ve hızlıdır.
Gıdalaın su oranın birbirinden oldukça farklıdır. Zeytin yağının su oranı sıfırdır. Buna karşılık mercimek %17, ekmek yaklaşık %37, taze et %71, süt %87 ve domates %94 dolayında su içeriyor(ÇİZELGE).
GIDALARIN MAKRO BİLEŞEN ORANI (%)
Karbonhidratkavramı, çok moleküllüden (polisakkarit) ve tek moleküllüye (monosakkarit) kadar uzanan çok sayıda bileşiği kapsıyor. Polisakkaritlerin en bilineni nişastadır. Düşük moleküllü olanların en bilinenleri ise sakkaroz,glukoz, fruktoz gibi şekerlerdir. .
Karbonhidratlar öncelikle bir enerji kaynağıdır(1 gramı 4 kalori sağlıyor). Beyin yakıt olarak glukozu kullanıyor ve günlük enerjinin yaklaşık %20’si beyin tarafından harcanıyor.WHO, düşük moleküllü karbonhidrat(şeker) tüketiminin azaltılmasını ve günlük şeker tüketiminin kişi başına 50 gramı geçmemesini öneriyor.Bunun nedeni TİP- 2 diyabetle ve diş çürüklüğü ile ilişkili olmasıdır. Büyük moleküllü olanların (selüloz, pektin vb) ise daha fazla tüketilmesi öneriliyor.Diyet lifi de denilen bu grup bağırsak faaliyetinin düzenli olmasına katkıda bulunuyor ve günlük gereksinimin 25 gram olduğu belirtiliyor
Protein,esas olarakyapıtaşı amino asid olan bileşik gubudur. Proteinlerin de 1 gramı 4 kalori sağlıyor. Fakat proteinlerin önemi daha çok içerdiği amino asidlerden kaynaklanıyor. Gıdalarda 20 dolayında amino asid vardır ve bunların 10’u yaşamsaldır. Vücutta sentezlenmediği için bunların gıda ile alınması gerekiyor. Yeterli miktarda alınmazlarsa gelişme ve sağlık problemleri ortaya çıkıyor.
Günümüzde başlıca beslenme problemlerinden biri de protein yetersizliğidir. Bitkisel proteinlerin hayvansal proteinerden en önemli farkı bazı yaşamsal amino asidlerin(lisin,triptofan, treonin vb) eksikliğidir.
Yağveya lipit, yağ asidlerinin gliserin ile oluşturduğu bileşik grubudur. Enerji değeri en yüksek (1 gramı 9 kalori sağlıyor) gıda bileşenidir. Yağ asidleri molekül yapılarına göre doymuş(tereyağı), tekli doymamış(zeytin yağı) ve çoklu doymamış(soya yağı) olarak 3 gruba ayrılıyor. Doymuş yağ tüketiminin azaltılması buna karşılık tekli doymamış yağ tüketiminin artırılması öneriliyor.
Son yıllarda, omega-3 yağ asidlerinden daha fazla söz ediliyor.Bunun başlıca nedeni, kanın akışkanlığını artırarak kalp hastalıklarından korunmaya yardımcı olmalarıdır. Bunlar daha daha çok derin ve soğuk su(somon,sardalya vb) balıklarında bulunuyor.
Makro bileşen açsından her gıdanın kendine özgü bir profili var. Gıdadan gıdaya karbonhidrat oranı %0.0- 80.8, protein oranı %0.0- 23.5, yağ oranı ise %0.0-99.5 arasında değişiyor(GRAFİK)
Bunun gibi, bazı gıdalar nerdeyse tek bir bileşenden oluşuyor(zeytin yağı). Bazı gıdalar karbonhidrat ve protein(ekmek, mercimek) ve bazı gıdalar protein ve yağ(peynir, et) miktarı ile öne çıkıyor. Bazı gıdalar ise hem karbonhidrat hem protein hem de yağ(süt, soya) içeriyor.
Bazı gıdaların bileşimi beklentimizle uyuşmayabiliyor.Örneğin, ekmeğin yalnz karbonhidrattan oluştuğunu sanırız. Oysa ekmek %8.2 kadar protein de içeriyor. Yumurtanın yalnız proteinden oluştuğunu düşünürüz. Oysa yumurtanın protein oranı %12.9 ‘dur. Protein kaynağı deyince aklımıza önce et gelir. Oysa etin protein ortalaması %21 iken mercimeğin ki ise %23.5’tir. Bu nedenle en doğrusu gıdaların kimyasal profilinin güvenli kaynaklardan araştırılmasıdır.
Gıdaların makro bileşen proflili öncelikle dengeli beslenme açısından önemlidir. Özellikle karbonhidrat, protein ve yağ dengesinin oluşturulması için bu profilin bilinmesi gereklidir. Gerçi günlük enerjinin daha çok proteinden veya daha çok yağdan sağlanmasını öneren moda diyetler vardır.Ancak bunların uygulanabilirliği öncelikle gıda kaynağı açısından kısıtlıdır. Ayrıca sağlıklı yaşam açısından sürdürülebilirliği de tartışmalıdır.
Yaygın diyete gelince; enerjinin yaklaşık %50’si karbonhidrattan,%15-20’si proteinden ve %25-30’u yağdan sağlanıyor. Bu oranların doğruluğu kuşkusuz tartışılabilir fakat radikal bir değişme söz konusu değildir. Ayrıca bu oranlar kadar hangi karbonhidratın, hangi proteinin veya hangi yağın tüketildiği de önemldir.