TARIMSAL ÜRETİM İÇİN KOOPERATİF

PROF DR AZİZ EKŞİ

Kooperatif yolculuğu R.Owen(1771-1858) ile başlıyor.Belirli bir bocalama döneminden  yaygınlaşıyor ve günümüzde artık  üçüncü sektör olarak tanımlanıyor(1).

AB’de 250 000  kooperatiften ve  163 milyon ortaktan söz ediliyor. Başka bir deyişle AB nüfusunun yaklaşık %33’ü kooperatif üyesi. Kooperatiflerde çalışan sayısı 5.3 milyon. Tarım kooperatiflerinin pazar payı %40. Bu oran Hollanda’da %83, Finlandiya’da %79, İtalya’da %55 ve Fransa’da %50(2). 

Dünya genelinde ise; ICA(2019) verilerine göre 145 ülkede 2.6 milyon kooperatif var ve ortak  sayısı 1 milyarın üzerinde. Demek oluyor ki dünya nüfusunun en az %13’ü kooperatif ortağı. Küresel gayrisafi gelirin  %4.3’ü kooperatiflerce sağlanıyor.Çalışan nüfusun %9.6’sı(279.4 milyon) kooperatiflerde istihdam ediliyor. Kooperatiflerin %27’si tarımsal amaçlı(3).

Türkiye’de toplam 80 000 dolayında kooperatif ve 8.5 milyon ortaktan söz ediliyor.Yani nüfusun yaklaşık %10’u kooperatif ortağı. Bu oran dünya ortalamasından biraz düşük. Tarımsal amaçlı kooperatif  sayısı ise 11 892   ve ortak sayısı  3.9 milyon dolayında.  Ortak sayısı açısından ilk sırayı pancar ekicileri kooperatifi(%35.8)  alıyor. Bunu tarım kredi(%23.0) ve tarımsal kalkınma(%19.1) kooperatifleri izliyor(4).

Tükiye’de yapılan hatalardan biri de kooperatifçiliğin yalnız koop ve ortak sayısı üzerinden yapılmamsıdır. Oysa değerlendirmenin; kooperatiflerin üretim, istihdam, yatırım, katma değer  ve  pazarlama payları üzerinden yapılması gerekmez mi? Bu olgu  koopeatiflerin ekonomik ve sosyal yaşamdaki payının  oldukça düşük olduğunu gösteriyor. Yine de haksızlık etmeyelim.Türkiye’de cirosu ile ilk 500’e giren firmalar arasında 7 koopeatif  var…

Yaşamını neredeyse kooperatifçiliğin gelişmesine adayan Z.G.Mülayim(5) diyor ki;”Türk tarımı demokratik kooperatifler içerisinde tümüyle etkili ve yaygın bir biçimde örgütlenmedikçe bir yere varamaz, çağdaşlığa ulaşamaz ve AB’ye entegre olamaz.” Tarımın geldiği nokta bu görüşü doğruluyor.

Kooperatif öncelikle bir dayanışma örgütü. Küçük üreticilerin güçlerini birleştirmesine dayanıyor. Böylece çiftçiler; girdiye, krediye,tekniğe, bilgiye,pazara daha kolay ve daha ucuz ulaşıyor ve üretimi planlayabiliyor. Ölçek ekonomisine ulaştığı için üretime, istihdama, gelir dağılımına ve yoksulluğun azalmasına katkıda bulunuyor. Bunun da ötesinde bir baskı grubu oluşturuyor, karar süreçlerine katılıyor ve demokrasinin gelişmesini ve kökleşmesini sağlıyor. Bunları kuşkusuz çoğumuz  biliyoruz fakat neden başaramıyoruz?

Bu soruyu yanıtlamak için öncelikle devlet-koop ilişkileri, ortakların  katılımı, yönetim zaafı, örgüt çeşitliliği   faktörlerinin üzerinde öncelikle durulması gerekiyor.

Koop-devlet ilişkileri açısından 4 farklı uygulamadan söz ediliyor(1).  Bunlar sırası ile; koop özerkliği, karşılıklı yardım, devlet vesayeti  ve devlet başatlığı olarak tanımlanabilir.

Koop özerkliği uygulamasında devlet ve koop arasında bir bağ yoktur. Karşılıklı yardım uygulamasında devlet kooperatife ucuz kredi, vergi bağışıklığı, eğitim, araştırma, danışmanlık yolu ile yardımcı olmakta ancak kooperatifin yönetimine karışmamaktadır. Devlet vesayeti sisteminde devlet kooperatif yönetiminde görev almakta ve  kooperatifi kontrol altında tutmaktadır. Bu geri kalmış ülkelerde geçerli olan bir sistemdir. Devlet başatlığı sisteminde ise kooperatif devletin bir organı gibidir ve demokratik işleyiş söz konusu değildir.Sovyetlerdeki  kolhoz uygulaması  bunun tipik öneğidir.İsrail’deki kibutz uygulaması da buna yakındır.

Türkiye’deki kooperatif sistemi  devlet vesayeti ağırlıklıdır. Yapılması gereken ise Fransa ve İtalya’daki gibi karşılıklı yardıma(kredi, vergi,bilgi vd) dayalı sistemin tercih edilmesidir.

Ortakların  katılımı başarı açısından anahtar niteliğindedir. Çünkü kooperatifin özü ortaklardır.Kooperatifin başarısı ortakların duyduğu ilgiye ve sağladığı katkıya bağlıdır. Türkiye’de katılımın yeterli olmadığı açıktır. Bunun başlıca nedeni; üyelerin eğitim yetersizliği ve   yönetimlere güven eksikliğidir.Güven eksikliği, etkili bir denetim(iç ve dış) sistemi ile büyük ölçüde kırılabilir.Eğitim ise kooperatifin başlıca işlevlerinden bir olmalıdır.

Yönetim zaafı yöneticilerin eğitim düzeyinden veya denetim yetersizliğinden kaynaklanabiliyor. Bu  zaafı kırmanın yollarından  biri danışman istihdamı, diğeri ise profesyonel yönetimdir. Profesyonel yönetimin Avrupa’da yaygın olduğu ve bu sistemde ortaklarca seçilen yönetimin denetleme görevi yaptığı belirtiliyor. Devletin danışman desteği ile yöetim zaaflarının  azalmasına katkı sağlayabilir.

Örgüt çeşitliliği de  Türkiye’de kooperatifçiliğin güçlenmesini ve yaygınlaşmasını engelleyen faktörlerden biridir. Tarımsal kooperatif ortağı çiftçi sayısı 3.9 milyon dolayında iken 0.6 milyon çiftçi de üretici/yetiştirici birliği üyesidir. Yasal düzenleme ile bu ikilem ortadan kaldırılabilir, kooperatif ortaklığı özendirilebilir ve kooperatifler arasındaki  işbirliği geliştirilebilir.

Kısaca; güçlü çiftçi kooperatifleri olmadan tarımsal üretimi planlayamayız. Küçük aile çiftçiliğini yaşatamayız. Toprağı doğru kullanmayız.  Verimi artıramayız. Kendimize  yeterliliği artıramayız.  Gelir dağılımını dengeleyemeyiz. Yoksulluğu yenemeyiz.  Demokrasiyi güçlendiremeyiz…

Dolayısı ile kooperatafçiliği  üçüncü bir sektör olarak algılamalıyız ve  gereğini yerine getirmeliyiz…

———————

(5) GÖKALP,Z.M.2019. Senatör. Cumhuriyet kitapları(1.Baskı). İstanbul. 548 sayfa.