BOĞATEPE/ZAVOT YA DA KARSIN MASALSI KÖYÜ

Adını ilk kez 2015 yılında duydum BOĞATEPE köyünün. Tanıyınca çok geç kaldığımı anladım. Sesin hızı mı yavaştı yoksa rüzgar mı ters esiyordu? Oysa öykünün başlangıcı 1880’li yıllara uzanıyor ve değerli bir gıda (peynir) üzerinden yazılıyor.

2015 yılında MESUDİYE’de “Türkiye Demokrasi Forumu” düzenliyoruz. Forumda yurdumuzun farklı yörelerindeki kırsal  kalkınma örneklerinin  de tanıtılmasını ve tartışılmasını düşünüyoruz. Başarılı kalkınma örnelerini ararken Mustafa Bektaş  Boğatepe köyünden ve  İlhan KOÇULU’dan söz ediyor. Hemen aradım İlhan Koçulu’yu ve konuşmacı olmasını istedim…

Kendisi gelemedi ama köyden iki kadını konuşmacı olarak önerdi. Bu birinci farktı. Solmaz KOÇULU ve Emine ÖMÜR adlı bu iki bacı foruma katıldılar. Kürsüye birlikte çıktılar  ve nöbetleşe konuştular. Birisinin bıraktığı yerden diğeri devam etti. Bu da ikinci farktı. Üstelik konuşma, köyden  görsellerle powerpoint eşliğinde yapıldı. Bu da üçüncü farktı. Herkes hayran kaldı, hem anlatıma hem de kalkınma öyküsüne… Herkese bir cesaret geldi kendi köyünü değiştirmek için.

Kafamda somutlaşmaya başlayan bu köyü görmeliydim. Yine İlhan Koçulu’yu aradım. Çağdaş Koçulu’nun adını vererek ziyaret yolunu açtı. 22 KASIM 2018 tarihinde, eşimle birlikte bu masalsı köydeydik…

Kars’ın yaklaşık 50 km uzağında ve Göle yolu üzerinde. Ardahan il olunca referandum yapılıyor ve Kars tercih ediliyor. Fakat Göle’yi de çok seviyorlar. 2344 metre rakımlı  Boğatepe geçidini aşınca yolun sağındaki  Zavot sığırı heykeli köyün yolunu gösteriyor.

Kars’ta kar yoktu fakat rakımdan dolayı Boğatepe’ye yılın ilk karı yağmıştı. Bizi genç bir kardeşimiz karşıladı. Adı Çağdaş Koçulu. Doğrudan peynir tesisine gittik. Üretim devam ediyordu ve kaşar hamuru kalıplara basılıyordu.

Sonradan öğrendik ki bu işi yapan (Haydar Koçulu) köyün muhtarı ve Çağdaş’ın da babasıdır. Bu işi yapanın muhtar olması Boğatepe’ye özgü başka bir farktı. Sonra Haydar Koçulu’nun evine konuk olduk. Soba başında kahvaltı yaptık. Keteden pekmeze her şey doğal ve yereldi. Özellikle peynir tipleri çok çekiciydi.

Zavot, bu  köyün eski adı. Rusça’da mandıra anlamına geldiği yazılı. Köyün esas geçimi peynirden. Sığır popülasyonu yerli Zavot (%20) ve Montafon (%80) ırkından oluşuyor. Yöredeki  bitki çeşitliliği kuşkusuz sütün bileşimine de yansıyor. Geleneksel üretim peynire kendine özgü bir değer katıyor. Çok sayıda peynir tipi üretiliyor. Ancak   “eski Kars kaşarı” ve Kars gravyeri” ağır basıyor. Kars kaşarı, kalitesi, coğrafi işaretleme belgesi ile de güvence altında… Artık her aklına esen üretemiyor.

Köyün tarihi konusunda internette yeteri kadar bilgi var. Ancak başlıca değişimlere değinmeden de olmaz:

Peynir üretimi 1880 yılına kadar uzanıyor. Yöre o zaman Rusya’nın egemenllğinde. Peynir üretimine David Moser(İsviçre asıllı) öncülük ediyor. Üretimi ise  Çarlık Rusya’dan kaçan Malakanlar gerçekleştiriyor. Malakanlar  1917’den sonra Sovyet Rusya’ya dönüyor.

Kars 1920 yılında Türkiye’nin egemenliğine geçiyor ve geleneksel peynir üretimi bu kez Tiflis’ten  yöreye göçen Karapapaklar(Terekemeler) ile kooperatif çatısı altında devam ediyor. Bazı kaynaklarda, kooperatif çalışmalarının 1980 yönetimi  tarafından engellendiği ve peynir üretiminin aksadığı yazılı!…

1999 yılında köy yolunda talihsiz bir trafik kazası yaşanıyor. Köyden 23 kişi canından oluyor. Bu acı köyün yeniden toparlanmasını sağlıyor. Bu toparlanmanın öncüsü  İlhan Koçulu. Yeniden başlayan öykü, yeni öncülerle ve katılımcı yaklaşımla devam ediyor. Dünyanın ikinci eko müzesi bu köyde. Bu müze geçmişle gelecek arasında güçlü bir bağ kuruyor. Kadınların ağırlıkta olduğu doğa ve yaşam derneği ile geleceğe yelken açılıyor.

Çağdaş Koçulu diyor ki; “biz artık geçmişimizi biliyoruz, doğamızı tanıyoruz, hayvanımızı tanıyoruz,  ne yaptığımızı biliyoruz,  ne yapacağımızı da  birlikte belirliyoruz”.  Bir ezgi gibi  sözleri.  Keşke bütün Türkiye duyabilse bu ezgiyi ve  her köyümüz  yazabilse kendi öyküsünü.