GLOBAL  GIDA GÜVENCESİ VE GELECEK KAYGILARI

PROF DR AZİZ EKŞİ

1.GIDA GÜVENCESİ KAVRAMI

Gıda güvencesi; gerçekte dengeli ve yeterli besleme için gerektiği kadar  gıdanın tüketilme düzeyi ile ilgili bir kavramdır. Gerçekleşmesi  gıdanın bulunabilirliği, erişebilirliği, tedarik  kararlılığı  ve kullanılabilirliği  gibi başlıca  dört faktöre bağlıdır(Brüntrup 2008).

Bulunabilirlik gıdanın öncelikle üretim düzeyi, depolama kapasitesi, muhafaza yöntemi, dağıtım sistemi vb faktörlerle ilgilidir.Erişebilirlik,aile veya bireylerin gelir düzeyi, satınalma gücü gibi ekonomik etkenler tarafından belirlenmektedir.Tedarik kararlılığı, gıda sağlamanın  doğal veya ticari faktörlerden etkilenme durumunu tanımlamaktadır. Kullanılabilirlik  ise  gıda tüketimine ilişkin dinsel, kültürel vb kısıtların varlığı ile ilgilidir.

Bunlardan en önemlisi kuşkusuz gıdanın bulunabilirliğidir. Çünkü olmayan gıdaya erişim söz konusu değildir. Öte yandan, erişemeyenler  açısından  gıdanın varlığı da çok önemli değildir.Bu nedenle gıda güvencesinin hem üretim hem de bölüşüm açısından irdelenmesi gereklidir.

Global düzeyde gıda güvencesi  öteden beri açlık prevalansı ile değerlendirilmektedir. Buna son yıllarda gıda güvencesizliği kriteri de eklenmiştir. Gerçi yeterli ve dengeli beslenme için günde yeteri kadar enerji yanında 40 kadar yaşamsal besin ögesnin de  tüketilmesi gereklidir. Ancak açlık; besin ögesi tüketiminden bağımsız olarak  günlük enerji tüketimi ile tanımlanmaktadır ve günlük enerji tüketimi  1800 kalorinin altında olan bireyler aç sayılmaktadır.

Son yıllarda buna  “orta düzeyde gıda güvencesizliği” kavramı  eklenmiştir(FAO 2019). Bu kavram, açlık  çekmeyen ancak yeterli ve besleyici gıdaya düzenli ulaşamayan insan sayısı ile ilgilidir.

Öte yandan gıda güvencesi ve gıda güvenliği kavramları çoğu kez birbirine karıştırılmaktadır.Bu iki kavram birbiri ile kuşkusuz  ilişkilidir fakat  birbirinden oldukça farklıdır. Biri gıdaların yeterlilik durumunu  tanımlarken(gıda güvencesi) diğeri gıdaların zararsızlık durumunu(gıda güvenliği) yansıtmaktadır.

2.GLOBAL GIDA GÜVENCESİZLİĞİ

FAO(2019) verilerine göre dünyada açlık çeken insan sayısı 2018 yılında 821.6 milyondur ve dünya nüfusunun %10.8’idir(TABLO 1). Başka bir deyişle 9 insandan biri her gün yatağa aç girmektedir..

TABLO 1. Dünyanın Farklı Bölgelerinde  Aç İnsan Sayısı ve Oranı(FAO 2019)   t1

Görüldüğü gibi 2018 yılında, aç  insan oranının en yüksek olduğu bölge %19.9 ile Afrika’dır.Bunu %11.3 ile Asya ve %6.5 ile Latin Amerika izlemektedir.K.Amerika ve Avrupa’da aç insan sayısı hakkında veri olmamakla birlikte oranın %2.5’tan düşük olduğu belirtilmektedir.

Bu verilerden çıkarılması gereken bir başka sonuç ta dünyadaki aç insanların çoğunun Asya’da yaşadığı gerçeğidir.2018 yılı verilerine göre dünyadaki 821.6 milyon aç insandan 513.9 milyonu(%62.3) Asya’da yaşarken 256.1 milyonu(%31.2) Afrika’da yaşamaktadır.Başka bir tanımla açlık çeken insanların %%94.5’i Asya ve Afrika’da yaşamaktadır.

Dünyada şiddetli ve orta düzeyde gıda güvencesizliği yaşayan insan sayısı ise FAO(2019) verilerine göre 2 013.8 milyondur ve dünya nüfusunun % %26.4’ünü oluşturmaktadır(TABLO 2).

TABLO 2. Dünyada Şiddetli Ve Orta Düzeyde Gıda Güvencesiz İnsan Sayısı (FAO 2019)t2

Gıda güvencesiz insanların bölge nüfusuna oranı Afrika’da %55.2, Latin Amerika’da %30.9 ve Asya’da %22.8’dir. Dünya ölçeğinde ise  dört insandan birinin gıda güvencesinden yoksun olduğu anlaşılmaktadır.Bunların %51.4’ü  Asya’da yaşarken %33.6’sı Afrika’da, %9.3’ü Latin Amerika’da ve   %4.4’ü Kuzey Amerika ve Avrupa ülkelerinde yaşamaktadır.

FAO(2019) verilerine göre dünyada açlık çeken insan zamanla azalmıştır. Gerçektende 2005  yılında  %14.8 olan aç insan oranı  2018’de  %10.8’e  düşmüştür. Ancak bu azalma aç  insan sayısının azalmasından çok dünya nüfusundaki  artışın bir sonucudur. Çünkü aynı dönemde aç insan sayısında anlamlı bir azalma olmamıştır.2005 yılında  947.1 milyon olan bu sayı  2018 yılında  821.6 milyondur. Ayrıca 2015 yılından bu yana  aç insan sayısının yeniden artmaya başladığı görülmektedir(Grafik 1).                                                     ggg                GRAFİK 1. 2005-18 Döneminde Aç İnsan Sayısı Ve Oranı Değişimi (FAO 2019)

Grafik 1’de verilen egriler, 2030 yılında sıfır açlık hedefine ulaşmanın hiç te kolay olmadığını göstermektedir. Daha önceki çabalar yanlız üretim artışı ile bu sorunun çözülmediğini kanıtlamaktadır.

3.AÇLIĞIN NEDENİ VE ÇÖZÜM ÇABALARI

Eğer eşit olarak paylaştırılırsa  dünyada herkese yetecek kadar gıda üretildiği FAO tarafından belirtilmekte ve dolayısı ile gıda güvencesizliğinin bulunabilirlikten değil de erişebilirlikten kaynaklandığı anlaşılmaktadır.Bu kapsamda; satınalma gücü eksikliği, sosyal koruma programlarının yetersizliği ve fiziksel erişimin zorluğu gibi faktörlerden söz edilmektedir(FAO 2015, Koç ve Uzmay 2015).

Dünyada  gıda üretiminin nüfustan daha hızlı arttığı bir gerçektir. Son 50 yılda dünya nüfusu 2 kat artarken gıda üretimi 3 kat artmıştır. Bunun gibi 1961-2013 döneminde kişi başına düşen günlük  ortalama enerji miktarı 2 200 kcal’den  2884 kcal’ye yükselmiştir(FAO 2018).  Dolayısı ile gıda güvencesizliğinin kaynağı dünyanın farklı bölgelerindeki ülkelerde kişi başına gıda tüketiminin farklı olmasıdır. Nitekim IEU(2018) tarafından yayınlanan araştırma  da gıda güvencesi indeksi(GFSI)  açısından ülkeler arasında çok belirgin farklar olduğunu doğrulamaktadır(TABLO 3).

TABLO 3. Global Gıda Güvencesi İndeksine Göre  Bazı Ülkelerin Sırası (IEU 2018)t3

Bu farklılıkta  ekolojik koşulların, etnik kavgaların, bölgesel savaşların, kuraklık ve sel gibi doğal olayların ve yönetim istikrarsızlığı gibi faktörlerin de kuşkusuz payı vardır.Fakat, dünya ticaretinde geçerli kuralların bazı ülkeleri tarımı terketmeye zorladığı ve  gıdaya bağımlı kıldığı da bir gerçektir.

Bu ülkelerin çoğunluğu düşük- veya orta-gelirlidir  ve gıda güvencesiz insanlardan 807 milyonu bu ülkelerde yaşamaktadır(FAO 2019). Öte yandan,  ekonomik yavaşlama döneminde(2016-18)  gıda güvencesizliği artan ülkelerin büyük çoğunluğunun(65 ülkeden 52’si) da  ithalata ve/veya ihracata bağımlı olduğu belirtilmektedir(FSIN 2019).

Dolayısı ile tek başına gıda üretiminin   artması  gıda güvencesinin sağlanması için yeterli  değildir.Üretimin nerede artacağı da önemlidir.Nitekim AB ‘de çiftçi destekleri ve korumacılık ile gıda üretimi artmıştır. Öyleki ‘gıda dağı’ ve ‘gıda gölü’ diye tanımlanan gıda fazlalığı oluşmuştur. Ancak bu fazlalığın  global düzeyde gıda güvencesizliğinin azalmasına katkısı olmamıştır.Tam tersine iç desteklere fazla ağırlık verildiği ve uluslararası sorumluluklar göz ardı edidiği için eleştirilmektedir(Buntzel 2011). Fazlalığın azlatılması için uygulanan düşük ihracat fiyatının bazı ülkeleri üretimden caydırması da söz konusudur.

Açlığın azaltılmasına yönelik başka bir uygulama da yardım veya bağış alternatifidir. Bu yaklaşım, gıda fazlası olan ülkelerden gıda açığı olan ülkelere karşılıksız gıda aktarılmasına dayanmaktadır. GDPRD(kırsal kalkınma için bağış platformu) ve GPAFS(tarım ve gıda güvenliği global ortaklığı) gibi organizasyonlar bu çabalara öncülük etmektedir. Ancak bağış ve yardım toplamı dünya gıda üretiminin %0.3’ü kadardır(Barlett 2007, Auer 2010, Dehaven ve Macmillan 2010). Üstelik taahhütler tutulmadığı için sürdürülebilirliği de tartışmalıdır.Ancak ivedi olguların atlatılması açısından önemi yadsınamaz.

Bu nedenle, gıda adaleti ve gıda egemenliği kavramları öne çıkmıştır.Gıda adaleti yaklaşımı; gıda güvencesini temel bir insan hakkı olarak görmekte ve adil bir bölüşüm talep etmektedir(Gottlieb ve Joshi 2010).Gıda egemenliği yaklaşımı ise her topluluğun kendi gıda politikasını belirleme hakkını ve tarımın sürdürülebilirliği için aile çiftçiliğini savunmaktadır(Menezes 2001).Açlık sorununa çözüm aranırken bu  yaklaşımların da gözardı edilemeyeceği açıktır.

4.GELECEK KAYGILARI

Gıda güvencesizliği  sorununun çözümüne şimdilik katkıda bulunmasa da gıdaya talebin giderek artacağı bir gerçektir.Dolayısı  ile gıda üretiminin artırlmasına yönelik gelecekte de çabalar devam edecektir. Bu çabaların önündeki en önemli engellerden biri iklim değişikliğidir.İklim değişikliği küresel ısınmaya bağlıdır ve  küresel ısınmanın başlıca nedeni ise sera gazlarıdır.Atmosfere salınan  sera gazlarının %25-30’u gıda sisteminden kaynaklanmaktadır. Bunun %10-12’si bitki ve hayvan faaliyeti , %8-10’u toprak kullanımı ve %5-10’u ise tedarik zinciri kaynaklıdır(IPCC 2019).Bu bağlamda gıda sistemi  bir yönü ile iklim değişikliğine katkıda bulunurken diğer yönü  ile de iklim değişikliğinden zarar görecektir.

IPCC(2019) raporuna göre; gözlemlenen iklim değişimi gıda güvencesini daha şimdiden etkilemeye başlamıştır. Sıcaklık artışı yüksek enlemlerde tarımsal verimliliği(mısır, pamuk, buğday, şeker pancarı), artırırken düşük enlemlerde(buğday, mısır, arpa) düşürmektedir.

Gerçi artan CO2 oranının   düşük sıcaklıklarda bitki verimliliği açısından olumlu  etkisinden söz edilmektedir. Ancak  besin kailtesinin düşmesine yol açacağı da tahmin edilmektedir. 546-586 ppm CO2 ortamında yetişen buğdayın daha az (%5.9-12.7) protein ve daha az  (%5.2-7.5) demir içermesi beklenmektedir. Bunun gibi  çayır-mera sistemi ve hayvansal üretim de iklim değişiminden olumsuz etkilenecektir.

Bu etkilenmenin  azaltılması ve  gerekli gıda üretiminin  sağlanması  için diyet değişikliği, obezitenin yavaşlatılması, gıda kayıp ve atığının azaltılması ve  toprak kullanımı  üzerinde durulmaktadır.

Diyet değişikliği ile öngörülen gıda tüketiminin gerek kalori  gerek protein gereksinimi açısından hayvansaldan bitkisele kaydırılmasıdır.Çünkü hayvansal gıdaların birim kalori başına  taze su tüketimi ve sera gazı salımı  bitkisel  gıdalardan oldukça fazladır. Bu noktada bitkisel ve hayvansal protein kalitesi arasındaki farkın da dikkate alınması gereklidir.

Bunun gibi  et tüketiminin de sığırdan domuz ve kanatlıya kaydırılması önerilmektedir. Çünkü birim protein için  yem gereksinimi ve sera gazı salımının en fazla olduğu hayvansal gıda  sığır etidir.Öte yandan Çin, Hindistan ve Brezilya’da et tüketiminin hızlı artışı da  sera gazı açısından olumsuz bir gelişme olarak değerlendirlmektedir.

Dünyada obezite sıklığı giderek artmaktadır. 2017 yılında obez sayısının  600 milyon ve aşırı kilolu sayısının ise 1.3 milyar olduğu belirtilmektedir. Obezite gereğinden fazla kalori tüketiminin bir sonucu olduğuna göre dünyada yaklaşık 2 milyar insan gereğinden fazla gıda tüketmektedir.Bu  bir anlamda gıda kaybıdır ancak bunun da ötesinde insan sağlığı için bir tehdittir. Çünkü; diyabet, yüksek tansiyon, kalp ve kanser gibi yaygın hastalıklara yakalanma riskini artırmaktadır.Dolayısı ile obezitenin azaltılması hem gıda tasarrufu hem de sağlığın korunması açısından önemlidir.

Başlıca kaygılardan biri de  gıda zincirinde ortaya çıkan   gıda kaybı  ve atığı oranıdır.Bunların azaltılması, taze su harcamadan ve sera gazı oluşturmadan gıda üretiminin artırılması demektir. WRI(2019) raporuna göre global düzeyde gıda kayıp oranı %26’dır. Başka bir deyişle üretilen gıdanın ancak %74’ü tüketilebilmektedir. Kayıpların  %8’i üretim, %6’sı hazırlama ve depolama, %1’i işleme, %3’ü dağıtım ve market, %8’i ise tüketim aşamasında ortaya çıkmaktadır.

Toplam kayıp oranı ve kayıpların gıda zincirine dağılımı bölgeden bölgeye farklıdır. Toplam kayıp oranı K.Amerika ve Okyanusya’da %42 iken Latin Amerika’da %15’tir.(TABLO  4)                                                                                                                                          TABLO 4. Bölgelere Göre Gıda Zincirinde Ortaya Çıkan Kayıp Oranları(WRI 2019)  t4

Bölgeye göre değişmek üzere kayıpların %17- 39’u üretim aşamasında, %5-61’i tüketim aşamasında, %22-56’sı ise depolama,işleme,dağıtım vb ara aşamalarda ortaya çıkmaktadır.Tablo 3’teki verilerden ortaya çıkan başka bir sonuç ta üretim aşamasındaki  kayıpların gelişen ülkelerde, tüketim aşamasındaki kayıpların ise gelişmiş ülkelerde daha fazla olmasıdır(WRI 2019).

Tarımsal üretimin sürdürülebilirliği toprak kullanımı ile yakından ilgilidir. Bunun gibi biyoçeşitliliğin korunması ile toprak kullanımı arasında da sıkı bir ilişki vardır. Toprak kullanımı açısından toprak tasarrufu(land sparing)  ve  toprak paylaşımı(land sharing)  olmak üzere iki farklı yaklaşım söz konusudur.Toprak paylaşımı, tarım toprağı ile doğal ortamın iç-içeliğini, aynı alanın birlikte paylaşılmasını tanımlamaktadır. Toprak tasarrufu ise tarım toprağı ile doğal  ortamın birbirinden ayrılması  ve farklı bölgelerde var olmasıdır.İkincisi kuşkusuz girdili tarım için daha uygundur ve kısa dönemde tarımsal üretim artışı açısından avantajlı gibi gözükmektedir. Ancak tarımın sürdürülebilirliği (erozyon,yoğun girdi, derin işleme vb nedenlerle) tartışmalıdır(Renwick and Schellhorn 2016).

Öte yandan toprak tasarrufu diye tanımlanan yaklaşımın şirket tarımı için uygun olduğu bir gerçektir ve yaygınlaştığında aile çiftçiliğinin terkedilmesi kaçınılmazdır. Toprak paylaşımı ise toprağın sürdürülebilir kullanılması, biyoçeşitliliğin korunması ve aile çiftçiliğinin yaşaması gibi olumlu özellikler taşımaktadır. Gıda güvencesi açısından en önemli risk ise aile çiftçiliğinin terkedilmesi ve tarımsal üretimdeki ağırlığının korunamamasıdır.

  5.KAYNAKLAR                                                                                                                     (1)Auer,C. 2010.Global partnership for agriculture and food security; actors,missions and achievment. Rural21, 44(5);1-16                                                                                (2)Barlett,S.2007. Global donor platform for rural development:tackling rural poverity together. Agric and Develop,14(2);65.                                                                              (3)Brüntrup,M. 2008. Gobal trends in food security. Rural, 21(3); 8-11 (4)Buntzel,R.2011.Global responsibility-the neglected dimension. Rural21, 45(2);32-35.(5)Dehaven,H and Macmillan,A.2010.Towards global governance of food security. Rural21, 44(5); 6-10.                                                                                                                  (6)Ekşi,A. ve İşci,A. 2012. Dünyada açlık olgusu ve çözüm arayışları. GIDA,37(1); 39-45.(7)FAO.2015. The state of food insecurity in the world. http://www.fao.org/3/a-i404e.pdf(10.12.2019).                                                                                                              (8)FAO.2018. Food and Agriculture Organization Corporate Statistical Database (FAOSTAT). http://www.fao.org/faostat/en/#home.                                                        (9)FAO.2019. The state o food security and nutrition in the world(SOFI Report).Food and Agriculture Organization(FAO). 239 p.Rome. file:///E:/SOFI-2019-full-report.pdf        (10)FSIN. 2019. Global report on food crises [online]. http://www.fsinplatform.org › files › resources › files › GRFC_2019-full_report (10.12.2019).                                         (11)Gottlieb,R. and Joshi,A. 2010.Food justice.MIT Press, New York,USA                    (12)IEU.2019. Global food security index 2018. The Economist Inteligence Unit(EIU). 47 p. London. https://foodsecurityindex.eiu.com/.                                                    (13)IPCC.2019.IPCC special report on climate change and land. Intergovernmental Panel on Climate (13)Change(IPCC). 200 p. London.  https://www.ipcc.ch/srccl/  (07.12.2019).(14)Koç,G. ve Uzmay,a.2015. Gıda güvencesi ve güvenliği: Kavramsal çerçeve gelişmeler ve Türkiye.Tarım Ekonomisi Dergisi,2(1);39-48.                                       (15)Menzedes,F.2001.Food sovereignity.A vital requirment for food security in context of golabalisation. Development,44(4);29-33.                                                             (16)Rennwick,A. and Schellhorn,N. 2016. A perspective on land sparing versus land sharing. Learning from agri-environmental shemes in Australia(Pages:117-126). ANU Press. Australia                                                                                                                    (17)WRI.2019. Creating a sustainable food future. World Resource Institute(WRI). 556 p. Washington.

.